25 Eylül 2013 Çarşamba

ALİ FUAT PAŞA ANLATIYOR

Ali Fuat Paşa hatıralarında Mustafa Kemal'le tanışmasını ve "Harbiyeli Mustafa Kemal"i şu şekilde anlatmaktadır:


Ali Fuat Paşa ve Mustafa Kemal Atatürk Hatırat

"O zamanki adı "Mekteb-i Harbiye-i Şahane" olan Harp Okulu'nun dahiliye Müdürü Albay İbrahim Bey, nöbetçi subaylarından birini çağırdı:

"Salacaklı Ali Fuat Efendi, sınavlarını vererek mektebe kabul edildi. Kendisini birinci sınıfın birinci kısmına götür."

emrini verdi. Sonra neden gerek gördü bilmem, ilâve etti:"Fuat Efendi, Müşir şehit Mehmet Ali Paşa'nın torunudur. Dedem Mehmet Ali Paşa, 93 Savaşı'nda (1877-1878) Tuna Orduları Başkumandanı'yken şehit düşmüştü".

İçimde tatlı bir heyecan vardı. Düşlerim gerçekleşmiş, ben de dedem, babam, eniştelerim ve ağabeyim gibi asker olmuştum. Bu uğurda sarf ettiğim çabalar boşa gitmemişti. Albay İbrahim Bey'in odasından çıkarken heyecandan az daha selâm vermeyi unutuyordum. Nöbetçi subayı önde, ben arkasında okulun koridorlarını geçtik. O zamanlar, öğrencilerin hafta tatilleri perşembe günleri öğleden sonra başlar, cuma akşamı sona ererdi. Bugün de cuma olduğu için öğrenciler gruplar halinde şen şakrak okula dönüyorlardı. Aralarında Erzincan Rüştiyesi'nden tanıdığım bazı simalar da vardı.

Kendi odasına geldiğimiz zaman nöbetçi subayı hademelerden birine:

Birinci sınıfın birinci kısım çavuşu Mustafa Efendi buraya gelsin. emrini verdi. Sonra bana döndü :

Mustafa Efendi, sizden birkaç ay önce Manastır Askeri İdadisi'nden geldi. Çalışkan, iyi huylu ve zeki bir çocuktur. Onunla iyi anlaş.

Kısa bir süre sonra içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı, parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. Vakurdu. Nöbetçi subayını selamladı:

Emredin efendim.

Senin takımının birinci mangasına, sınavla Harbiye'ye kabul edilen Salacaklı Ali Fuat Efendi'nin kaydını yaptık. Alıp gidin. Kendine ne şekilde hareket etmesi gerektiğini güzelce anlatın. Askeri İdadi'den gelmediğini de dikkate alın.

Sarı saçlı, sarı burma bıyıklı genç Harbiyeli ayaklarını birbirine vurdu.

Emredersiniz efendim, baş üstüne efendim.

Sonra bana döndü. Gayet nazik bir tavırla:

Buyurun arkadaş. dedi, Gidelim.

İkimiz kapıdan birlikte çıktık. Yan yana yürüyorduk. Fakat kolundaki üçü kırmızı ve biri sarı olan şeridi fark edince duruladım. Askerlikte kıdem ve rütbe esastı.

Siz önden geçin çavuşum, ben sizi takip edeyim.

Bu hitabımdan memnun oldu. O önde, ben arkada Dahiliye'den çıktık.

İşte, Türk tarihine şan ve şeref veren aziz ve rahmetli arkadaşım Mustafa Kemal'i böyle tanımıştım. Üzerinden altmış küsur yıl geçmiş olmasına rağmen, o cuma akşamını hâlâ ve bütün heyecanı ile hatırlarım...

Mustafa Kemal, İstanbul'a gelerek 13 Mart 1899'da Pangaltı'daki Harp Okulu'na kaydoldu. İki ay içinde kendisini tanıtarak sınıfının çavuşu oldu.

Şimdi hatıralarıma başladığım yere, Harp Okulu'na dönüyorum. Okula başladığım o cuma akşamını hiç unutmam. Mustafa Kemal önde, ben arkada dahiliyeden çıktık. Okulun asıl koridorundan geçerken koluma girdi:

Önce yatakhaneye çıkalım, size yatacağınız yeri göstereyim. Sonra dershaneye gideriz.

Yatakhanemiz, üst katta Boğaz'a bakan cephenin ortasındaydı. Burasını beğendim. Birinci katta cephesi Nişantaşı istikametinde olan dershanemiz ise, önünde aristokrat daireleri olduğu için içeriye az ışık nüfuz edebiliyordu. Bu yüzden salona "Karanlık Dershane" adı verilmişti. Mustafa Kemal:

Dershanemiz karanlık, fakat bizim yüreklerimiz aydınlıktır.

Dedi ve hangi okuldan geldiğimi sordu. Moda'daki Fransız Sen Josef Lisesi'nde okuduğumu söyledim. Sustu, bir şey daha sormak istediğini, fakat çekindiğini anladım.

Galiba, daha başka şeyler de öğrenmek istiyorsunuz.

Kararsızlığı geçmişti.

Askeri İdadi derslerinin sınavlarını verdiniz mi ?

Hepsinden sınava girdim. Yalnız hesap, geometri ve cebir gibi dersleri Sen Josef'te Fransızca okuduğum için bunlara ait soruların yanıtlarını Fransızca olarak vermek istediğimi söyledim. Sınav Kurulu ricamı kabul etti.

Birden elimi sıktı.

Çok iyi, çok iyi, birbirimize yardımcı olacağız. Merak ettiğim bazı Fransızca eserleri okumak için sık sık sözlüğe müracaat ediyorum. Bundan sonra sizden yararlanmaya çalışacağım.

Bu sırada çavuş işaretinin üzerindeki sarı şerit dikkatimi çekti. Neye delalet ettiğini sordum. Meğer Fransızca sınavına girmiş, başarı kazanmış, ondan dolayı bu şeridi de ilave etmişler. O zamanlar Türk okullarında yabancı dil öğrenimi kolay değildi. Kendi kendisine çalıştığı ve büyük çaba gösterdiği kesindi: Toplamı yedi yüz elli kişiyi bulan birinci sınıfta, kendisi gibi dil bilenlerin sayısının parmakla sayılacak kadar az olduğunu söyledi. Sonra:

Ailenizde asker var mı? diye bir soru sordu:

Ailemizin bütün erkekleri askerdir.

Yanıtını verdim. Memnun oldu. Biz konuşmaya devam ederken arkadan:

Fuat, Fuat!

Diye birisinin bağırdığını duydum. Başımı çevirdim, Mehmet Ali ağabeyim bize doğru geliyordu. Kendisine sınıfımızın çavuşunu tanıttım. El sıkıştılar. Okulun üçüncü sınıfında olan ağabeyim:

Mustafa Kemal Efendi'yi gıyaben tanıyorum, dedi.Manastır'dan gelen arkadaşlar çok övgüde bulundular.

Yeni arkadaşım, övülmekten utanıyormuş gibi başını hafifçe önüne eğdi ve öylece teşekkür etti.

"Kısım Çavuşu" Mustafa Kemal, kısımda önce "Sınıf Başçavuşu" Ispartalı Faik ve Ömer Abdülkadir Yanya ile birlikte birinci sırada oturuyordu. Sonra yanlarına Ali Fuat'ı da alarak dört samimi arkadaş birlikte oturmaya başladılar. Ali Fuat Cebesoy, bunu şöyle anlatıyor:

"Ertesi günü derslere başladım. Birinci sıranın baş tarafında Başçavuşumuz Ispartalı Faik oturuyordu. Bu öğrenci, Bursa Askerî İdadisi'nin birincisiydi. Zeki ve bilgili bir gençti. Ne yazık ki, son sınıfta bir kazaya uğradı ve askerlikten ayrılmak zorunda kaldı. Ispartalı Faik'in yanında Mustafa Kemal ve Ömer Abdülkadir Yanya vardı. Bu kişi, Birinci Dünya Savaşı'nda Sadrazam Talat Paşa'nın yaverliğini yapmıştır. Ben yeni geldiğim için arka sıralardaydım. Fakat birkaç gün sonra durum değişti. Mustafa Kemal, Ispartalı Faik ile konuşmuş:

Salacaklı Fuat'ı bizim sıraya alalım.

Demiş, Ispartalı da bu öneriyi iyi karşılamış olacak ki, öğle yemeğinde yanıma gelen Mustafa Kemal:

Bizimle beraber oturmak ister misiniz? diye sordu. Çok memnun oldum.

Siz nasıl emrederseniz, çavuşum.

Yanıtını verdim. Öğleden sonra birinci sıraya geçtim. Şimdi sağımda Mustafa Kemal, solumda Ömer Abdülkadir Yanya vardı. Dördümüz de iyi anlaşmıştık."

ATATÜRK'ÜN YAZDIĞI ESERLER


1- Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih

TIKLA İNDİR VE OKU

            
             Eserin aslı Osmanlıca olup, yedi sayfadır. Matbaa harfleri ile 1915 yılında Edirne Sanayi Mektebi Matbaası’nda basılmıştır.

             Eserde Atatürk, taktik meseleyi çözerken nasıl bir yöntem izleneceği, hangi noktaların göz önünde tutulması ve emir verilirken nelere dikkat edilmesi, emrin ne gibi özelliklere sahip olması gerektiği gibi konularda çok önemli bilgiler vermektedir.

              Atatürk’ün verdiği bu önemli bilgiler bugün için de geçerlidir.

              Eserin aslı Genelkurmay ATAŞE Başkanlığı Arşivi’ndedir. Daha önce Tnk. Kur. Alb. İsmet Görgülü tarafından “Mustafa Kemal Ta’biye meselesinin Hall ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih” ve “Mustafa Kemal Atatürk’ün taktik Meselesinin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına Dair Öğütler” adları altında iki ayrı kitap halinde Türkçe’ye çevrilerek basılmıştır. Bu yeni baskıda kitabın birinci kısmı günümüz Türkçesi ikinci kısmı Osmanlıca olarak yayına hazırlanmıştır


2- Takımın Muharebe Talimi (Almanca’dan çeviri – 1908)

 

TIKLA İNDİR VE OKU

              1911 yılında 5. Kolordu Harekat Şube Müdürü iken yazdığı, subayların arazide yetiştirilmesini amaçlayan tatbikatın, önemini anlatan kıymetli kitap.

3- Cumalı Ordugâhı – Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)

TIKLA İNDİR VE OKU

Yazar: Mustafa Kemal [Atatürk]
Baskı Yeri: Selânik
Rumi Yıl: 1325
Miladi Yıl: 1909
Sayfa: 41

4- Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)

TIKLA İNDİR VE OKU


Bu eserinde, bir muharebeyi sevk ve idarede belirli kuralların olamadığını vurgulaması yanında, komutan olan kişinin nitelikleri üzerinde de durmuştur. Bunlar ise; birliğini barışta ve savaşta eğitmek, yönetmek ve gözetmekteki üstün başarı, elindeki kuvvetin eksikliğini giderecek düşünce gücü ve astlarından her konuda üstünlüğü sağlamaktır. Bunun yanında, kişisel cesaret, başkalarının hareketini önceden seziş ve harekatını en uygun zamanda yapabilme yeteneği olmalıdır. Ortak amacın gerçekleştirilebilmesi için birliklerini başarılı bir şekilde yönetmeli, astları üzerinde etkili olmalı ve otoritesini kurabilmelidir.
Bu eserde ayrıca bir komutanın başarılı olabilmesi için bu kuralları sadece okumuş ve öğrenmiş olmanın yeterli olamadığı, bunların tatbikatının da önemi belirtilmiştir.

5- Bölüğün Muharebe Talimi (Almanca’dan çeviri – 1912)

TIKLA İNDİR VE OKU

”Bölük Muharebe Eğitimi” olarak yayınlanan eser, meskun yerlerde muharebe, savunma ve taarruz konularını kapsamaktadır. Meskun yerlerin sınırlayıcı durumlarının muharebeye etkisi, savunma mevziinin seçimi, savunma mevziinin hazırlanması, ateş sahalarının temizlenmesi, ateş taksimi, ateş tutmayan ölü bölgelerin kapatılması ve mevziin işgali gibi savunmanın esasını oluşturan konular işlenmiştir.

6- Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)


TIKLA İNDİR VE OKU


Özet: Mustafa Kemal Atatürk’ün yazarlığı, askerliği ve devlet adamlığının gölgesinde kalmıştır. Oysa ki Mustafa Kemal daha Harp Akademisinden mezun olduğu dönemlerde mesleki kitapçıklar yazdı, çevirdi. Devlet adamlığı döneminde de Nutuk’unun yanı sıra Yurttaşlık Bilgisi ve Geometri kitaplarını kaleme aldı, tarih ders kitaplarının bazı bölümlerini yazdı. Nuri Conker (1881-1937), Atatürk’ün mahalle, okul, meslek ve silah arkadaşıydı. Trablusgarp’ta, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşında beraberdiler. Yazdığı tek kitap olan Zabit ve Kumandan, Mustafa Kemal’in Hasbihali kaleme almasına vesile oldu. Cumhuriyet döneminde komutanlık, diplomatlık ve milletvekilliği görevlerinde bulundu. 1914… Osmanlı  Devleti, Balkan ve Trablusgarp savaşlarından yeni çıkmıştır. Osmanlı ordusunun iki genç subayı, bu savaşlarda yaşanan başarısızlıklar üzerine kafa yormaktadır. İlkin Nuri Conker Zabit ve Kumandan kitabında, sorunları ve çözüm önerilerini gündeme getirir. Dostu ve meslektaşı Mustafa Kemal, bu kitabı okur okumaz, Zabit ve Kumandan ile Hasbihali kaleme alır. Birbirini bütünleyen ve pekiştiren bu iki kitabın başlıca temalarından biri iyi yöneticiliktir. Her ikisi de, ordunun yaşadığı başarısızlığın asıl çözüm adresi olarak, komuta kademelerini gösterir. Askerler için hem bilimsel birikimin hem de cesaret ve kendi başına karar alma başta olmak üzere, pek çok bireysel niteliğin önemini ve gereğini savunur. Ancak çok geçmeden Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına girince, Mustafa Kemal de kitabını bastırmayı ertelemek zorunda kalır. Buna karşılık iki dost, Çanakkale’de Anafartalar ve Conk Bayırında, kitaplarında yazdıklarının sözde kalmadığını kanıtlar. Birlikleri zorlu muharebelerden büyük başarılarla çıkar. Mustafa Kemal kitabını ancak, mütarekede döndüğü İstanbul’da, 1918 sonunda yayımlar. Kitabın basımından altı ay kadar sonra da Anadolu’ya geçerek İstanbul ile ilişiğini keser. Adı mütareke ve işgalle birlikte anılan Damat Ferit Hükümeti de kitabı toplattırarak imha eder. Zabit ve Kumandan ile Hasbihal ilk baskısından sonra 1956da, Hasan Âli Yücel tarafından İş Bankası Kültür Yayınlarının ilk kitabı olarak yayımlanmıştır.

7- Nutuk (1927)

TIKLA İNDİR OKU (ORGİNAL SAYFALAR İLE NUTUK)

 

Nutuk, yazıldığı dönemde Cumhuriyet Halk Fırkası Genel başkanı olan Mustafa Kemal Paşa'nın 15 - 20 Ekim 1927 tarihlerinde, yerli ve yabancı basın mensuplarının da katıldığı partisinin 2. yılı olan 15-20 Ekim 1927 yılları arasında Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının faaliyetlerini özetleyen konuşma, Kültür Bakanlığı Yayınevi tarafından (belgeler bölümü dışında) yaklaşık 900 sayfalık bir kitap olarak yayımlanmıştır ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bu dönemle ilgili en temel resmi tarih kaynağı olmak niteliğindedir.

8- Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan adıyla yayımlandı) (1930)

TIKLA İNDİR OKU

Medeni Bilgiler, ilk olarak Prof. Dr. a. Afetinan tarafından Vatandaş İçin Medeni Bilgiler adıyla 1930 yılında yayınlanmıştır. Maarif Vekaleti, Milli Talim ve Terbiye Dairesinin 7.9.1931 tarih ve 2197 sayılı kararıyla orta okul ve liselerden ders kitabı olarak okutulan Vatandaş İçin Medeni Bilgilerin büyük bir bölümü Gazi Mustafa Kemal tarafından kaleme alınan belgelere dayanmaktadır 
Sayfa Sayısı: 512

9- Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)

 TIKLA İNDİR OKU


Atatürk 1936-1937 yıllarında küçük fakat işlevi ve önemi hacminden daha büyük denebilecek bir geometri kitabı yazmıştır.Yazdığı 44 sayfalık bu geometri kitabı ile geometri terimlerinin bugün kolay bir şekilde yazılıp anlaşılmasını sağlamıştır. Zira Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’nda kendi el yazısı ile kaleme aldığı geometri kitabında matematiksel birçok terim geliştirilmiş diğer taraftan bu kitap ile anlaşılması oldukça güç olan Osmanlıca geometri terimlerine Türkçe karşılıklar bulanarak geometrinin ezberlenmesi ve öğrenilmesi güçlüğüne son verilmiştir.

Kitap, 1937’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yazar adı konmadan yayınlanmış, kitabın ikinci bir baskısı 1971 yılında da Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılmıştır. Birçok geometri terimini yazdığı bu kitapla anlaşılır hale getiren Atatürk’ün böylelikle geometrinin öğrenilmesi ve anlaşılmasındaki hizmeti büyük olmuştur.

Keza Osmanlıca sözcüklerle karşılaştırıldığında yapılan işin ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Yazımızın en altındaki karşılaştırmalarda da görülebileceği gibi bugün kullandığımız matematik ve geometri terimlerinin hemen hemen tamamı Atatürk tarafından türetilmiş olup bu sözcüklerin büyük çoğunluğu tutmuş yani kabul görmüştür. Atatürk’ün yazdığı geometri kitabının adı: “Geometri” dir. Kitap 3. Türk Kurultayı’ndan hemen sonra yazılmıştır


EKLEYEN:  @ahmiet1903

BİZ DEMİŞTİK

Bir gün ihanet bünyeye sızdı diye yayınlar başladı...
Gördüklerimize inanamadık..
Kişilere sormamız bir haftayı buldu..
Bu arada bu internet adresleri kaldırıldı...
Aslında sorun yoktu...
Cezalar ve mükafatlar verilmişti..

Yaşar Büyükanıt geldi..
Salaktı..
Kendini düşündü gitti..
Korkutulmuştu...
Aile ile..

Artık kimse kalmamıştı arkasında....
Astsubaylar cezalandırıldı...
Yurt dışındaydılar.
Bir PKK kitabevinde patlayan bombalar olaydı iyiydi...
Mesele derindi....

Ergenokon, Balyoz, Fuhuş davaları birbirini takip etti.
Oysa Darbe sorunuydu...
Darbe yapılmamıştı...
Darbe yapmamak suçtu..

Sanal belgelerle ve PKK ile darbe iddiası tamamlandı..
Artık hükümet ve PKK aleyhtarlığı suçtu...

Ben o dönem gen. kur. sordum..
Delirdiniz mi diye?
Cevap vermeyip mahkeme açtılar :DDD

Gen Kur Bşk AKP liydi..
Artık...

Zaten o tarihten sonra ne istiyorsa yaptı hükümet..
Keyfi kederdi..

Şeriatçıları ülkeye sınır vs demeden doldurdu...
Hep ağladı ama ABD çıkarları dışında ağlayanlara da düşmandı..

Sürekli kadrolaşma başladı...
Öyle kadrolara ulaştılar ki...
Devlet Onların sanırsınız...

Bu hükümetin tek derdi para..

İnanmıyorsan ABD ye sor...
Ülkesinde binlerce şehit verirken Oslo görüşmeleri ortaya çıktı...

Bu ülke bölünmeye razıydı...
BOP tamam dediler..

Bir söz daha vermişlerdi...
Suriye'yi dize getireceklerdi....
Suriye direndi...

Düşünemediler....
Rusya Çin dokunmayın demişti..
ABD bile geri çekildi..

Bişey değişmez dediler..
Afgan ve Filistinli aşırıları ne yapacaksın?

Vatandaşlığa geçirdiler, geçiriyorlar...

AKP din ile devlet işlerini, sex işlerini, iktidar ilişkilerini, maddi imkanları karıştıran partidir!!! 
Gören medya sessiz kaldı...
Korku duvarları vardı..
Yıkılmayı bekleyen...
Susma,
 
EKLEYEN:  @ahmiet1903

YAKINDA EN SAĞLAM TWİTTER YAZARLARIYLA...  BURADAYIZ...

Yeni Buluşma Adresimiz: www.boyunegmeyiz.com  

TAKİBİMİZDE KALIN.

               http//www.boyunegmeyiz.com